İBB Başkanı İmamoğlu, İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü’nün düzenlediği 23. Yönetim Bilimleri Kongresi’nin açılış konuşmasını yaptı.
İTÜ Maçka Kampüsü Mustafa Kemal Amfisi’nde gerçekleştirilen etkinlikte konuşan İmamoğlu, gençlerdeki işsizlik oranının yüksekliğine dikkat çekti. İmamoğlu “Ben, bu şehrin Belediye Başkanı olduğum an itibariyle, bu güce inanıyorum ve bu güçten büyük bir destek buluyorum. Tüm bu potansiyele rağmen İstanbul’un ve Türkiye’nin hak ettiği yerde olmadığına inanıyorum. Cumhuriyet’in kurulduğu günden bugüne, belki de gençlerde en yüksek işsizlik oranıyla karşı karşıyayız” dedi.
İmamoğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:
“GENÇLERİN HAYALLERİYLE YAŞANANLAR ARASINDAKİ MAKAS AÇILIYOR”
Burada bizi sıkıntıya sokan ve makasın açıldığı nokta neresi derseniz, Türkiye’de gençlerin hayal ettikleriyle, yaşadıkları arasındaki makas açılıyor. Bu en büyük sıkıntı. Yani hayallerini gerçekleştirme konusundaki sıkıntılarını yakalamak, hissetmek ve ona göre çözüm bulmak lazım. Gençlerin demokrasiye, yargıya olan inançlarına dönük, devlet kadrolarında, özellikle devletimizin uygulamalarında liyakate bağlı yerleştirmelerin alımların değil de başka duygularla alımların yapılmış oluyor olması, bütün gençlerde umutsuzluğun kaynağı haline geliyor.
GENÇLER, TEK RENKLİ VE KAYIRMACI ORTAMDAN NEFRET EDİYORLAR
Gençler, tek renkli, böyle baskıcı kayırmacı bir ortamdan nefret ediyorlar; istemiyorlar bunu. Tam aksine; kapsayıcı, herkesin, hak ettiği değeri gördüğü bir ortam istiyorlar. Toplumda gençlerin en fazla canını sıkan şey, torpil duygusunun varlığı. Torpile karşı, inanılmaz bir kızgınlık var gençler arasında. Bunların hepsini biz, takip ediyoruz. Sizin mutluluğunuzun benim için en önemli unsur olduğunu bilmenizi istiyorum. Tüm bunların tabii hayal kırıklığı, suçluluk, pişmanlık gibi birtakım duygulara sebep olduğunun farkındayız. Gençlerimiz, kesinlikle bunu hak etmiyor. Ve bunların hiçbirinin sebebi de gençler değil. O bakımdan önümüze daha umutla bakmalıyız. Burada asla pes etmemenin çok önemli olduğunun altını çizmek isterim. Yani pes etmemek ve mücadelenin kaybedeni olduğunuzu asla düşünmeyin. Tam aksine, işin başlangıcındasınız.
KATILIMCILIK OLMAYINCA OTOKRASİ DOĞUYOR
İTÜ, Türkiye’nin ve dünyanın ilk teknik üniversitelerinden biri. Bu potansiyelden biz de faydalanmak istiyoruz. Bu kapsamda İstanbul Planlama Ajansı’nı (İPA) kurduk. İPA’yı tanımanızı istiyoruz. İçine dahil olmanızı istiyoruz. Özellikle İTÜ’lü genç arkadaşlarımın mutlaka dahil olmasını istiyoruz. Kentte yaşam, aslında hayatta birçok şeyi kapsıyor. Yani bugün evinizden ya da yurdunuzdan çıkıp, okula gelirken, okulda yaşarken, sokakta dolaşırken, nefes alırken, suyunuzu içerken, ihtiyaçlarınızı görürken aslında yerel yönetim hayatın büyük bir kısmını kapsayan hizmetleri size sunuyor. O bakımdan, bu kadar hayatın içinde olan bir kurumun, ‘Ya orada bir kurum var uzakta, bir belediye başkanı var, yöneticileri var; alsınlar nasıl yönetiyorlarsa yönetsinler, 5 sene sonra seçimde bakarız’ denebilecek bir kurum olmadığını lütfen biliniz. Böyle olsun istemiyoruz. Öyle olunca zaten orada bir otokrasi doğuyor. Yani tam aksine, orada otoriter kavramların doğmaması adına her zaman, her anında sürdürülebilir bir toplum, yönetim, kurum ilişkisini kurmak mecburiyetinde olduğumuzu, güçlü demokrasiyi, dayanaklı demokrasiyi, sürdürülebilir demokrasiye organize etmek adına bunun mutlaka olması gerektiğini sizlere hatırlatmak istiyorum. O bakımdan İstanbul Planlama Ajansı’nı önemsiyorum ve burada sizlerle beraber çalışmayı istiyorum.
İRADENİZİ ORTAYA KOYMA VAKTİ
Ülkemizde ekonomik kriz, hayatın sorunlarını derinleştirdi. Çok can sıkıcı. Özellikle bazı yanlış politikaların da yanlış yöntemlerin de aynı zamanda bir kısım sıkışmışlıkları toplum içerisinde ne yazık ki artırdığını görüyoruz. Tabii şunu bilmek lazım: Elbette Ankara’daki yöneticileri, bizleri, hepimizi suçlayabilirsiniz bu noktada. Bu sizin hakkınız. Ama sebep-sonuç ilişkisine baktığımızda, artık sorumluluk alma vaktinin, sizlerin de konuşma vaktinin, sizlerin de iradenizi ortaya koyma vaktinin geldiğini unutmayın. Çünkü çok yaratıcı, yetenekleri üst seviyede bir neslin, bu olan bitene sadece seyirci gibi bakması asla kabul edilebilir değil. O bakımdan, bu kurduğumuz ve oluşturacağımız mekanizmaların bir parçası olmaktan lütfen çekinmeyin. Kaldı ki bahsettiğim varlık, sizlerin varlığı. Bahsettiğim ortamlar, sizlerin ortamı. Orada alınan kararlar ve konacak politikalar, aslında yani yaşamın ortalamasına baktığımızda, benden daha fazla örneğin sizleri etkileyecek. Sizlerin geleceğinde hayatlarınızın bir parçası olacak.
YÜZDE 85 ‘YAPILAMAZ’, BİR KİŞİ ‘YAPACAĞIM’ DİYOR
Biz, toplumu araştırıyoruz, yüzde 80-85 diyor ki, ‘Hayır yapılamaz.’ Ama bir kişi diyor ki ‘Kanal İstanbul yapacağım.’ Yani bu kanal, en fazla kimin hayatını etkileyecek biliyor musunuz? Sizlerin hayatını etkileyecek. Tabii ki gelecek neslin de hayatını etkileyecek. Muhtemeldir ki hepiniz de kanalı çok istiyorsunuz. (Salonda gülüşmeler oldu) En güzel tepki bu. Gülünecek bir iş. Ama işte bu gülünecek işin, hayatınıza büyük bir sıkıntı olarak dahil olmasını istemiyorsanız, etkin karar verici süreçlerin içinde olmanızı sağlamak durumundayız. Demokratik, hukuka uygun bir biçimde sesinizi çıkaracağınız, gücünüzü ortaya koyacağınız mekanizmalar üretmek durumundayız. Biz bunu üretiyoruz ve bu ürettiğimiz yasal mekanizmalarda sözünüzü, sesinizi, yazılarınızı, düşüncelerinizi, duygularınızı ortaya özgür bir biçimde koyabilirsiniz. Koymalısınız ve biz de onları uygulamak zorundayız. Bu kadar net.”
Yorumlar kapalı.