Osman Kavala: Hayatımın 4,5 yılını cezaevinde geçirmiş olmam benim için telafisi mümkün olmayan bir kayıptır

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Gezi Parkı Davası'nın tek tutuklu sanığı olan ve bin 634 gündür Silivri Cezaevi'nde bulunan iş insanı Osman Kavala, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yaptı. Kavala, “İkinci iddianame benim tutuklanmam için hazırlanmıştı. Hayatımın 4,5 yılını cezaevinde geçirmiş olmam benim için telafisi mümkün olmayan bir kayıptır. Bana teselli sağlayacak yegâne şey, yaşadıklarımın yargıdaki vahim sorunların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunması ihtimalidir” dedi.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Osman Kavala ile birlikte toplam 17 kişinin yargılandığı Gezi Parkı Davası’nda sona gelindi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün yapılan duruşmada, sanıkların esas hakkındaki savunmaları alındı. Osman Kavala, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Duruşmada, tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları da hazır bulundu. Duruşmaya Osman Kavala’nın eşi Ayşe Buğra da katıldı.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP’li, HDP’li ve TİP’li çok sayıda milletvekili, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ve birçok sivil toplum kuruluşu duruşmayı izledi.

Osman Kavala, esasa ilişkin yaptığı savunmada şunları söyledi:

“İKİNCİ İDDİANAME BENİM TUTUKLANMAM İÇİN HAZIRLANMIŞTI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararının ardından davanın hızla karara bağlanmasına karar verildi. Gerekçesiz birleştirilen dosyalar ayrıldı. İkinci iddianamenin kullanım süresi sona erdi. İkinci iddianame benim tutuklanmam için hazırlanmıştı. Bunu yapmak için de Gezi protestolarına katılan binlerce kişi itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Gezi protestoları kamuoyunun gözü önünde gerçekleştiğinden, o dönem bu protestoların bir darbe girişimi olduğuna yönelik komplo teorisi tutmadı; hükümet de bu komployu benimsemedi. Yoksa Başbakan kendisini devirmek isteyenlerle görüşür müydü?

POĞAÇA VE MASKELERLE GİTTİĞİM GEZİ’NİN MADDİ İHTİYAÇLARINI KARŞILADIĞIM İDDİASI SAÇMALIK

Keza George Soros da 2015’te Türkiye’ye geldiğinde hükümet yetkilileri ile görüşmüştü. Gezi’nin dışarıdan yönetildiğine dair delil gösterilemedi. 80 ile yayılan protestoları yönlendirdiğim iddiası akla uygun değildir. Sadece poğaça ve eczaneden alınmış maskelerle gittiğim Gezi’nin maddi ihtiyaçlarını karşıladığım iddiası saçmalıktır. Protestoculara akıl hocalığı yaptığım iddia ediliyor. 30 yıl sivil toplum kuruluşlarında çalışmış biri olarak görüşlerimi kamuoyuyla, siyasetçilerle paylaşırım. İddianamede de belirtildiği gibi hükümet yetkilileriyle de toplantılara katıldım.

SUÇA DESTEK VERMEMLE İLGİLİ DELİL ORTAYA KONAMAMIŞTIR

Suç eylemine destek vermemle ilgili bir delil ortaya konamamıştır. Taksim yayalaştırma projesine açık bir şekilde karşı çıktım, toplantılara katıldım. Evime yakınlığı nedeniyle eylemleri gördüm. Parka bir masa götürdüm. Fidan ekme eylemine bizzat katıldım. Hiçbir faaliyetimi gizli kapılar ardında gerçekleştirmedim.

SOROS İDDİASI, PROTESTOYA KATILANLARIN İTİBARSIZLAŞTIRILMASINA YÖNELİK BİR İDDİADIR

Gezi Parkı, üstünde birkaç ağacın bulunduğu, boş bir arsa değildir. Milyonlarca İstanbullunun yararlandığı, kamu için büyük öneme sahip bir alandır. Bu parkın tahribinin engellenmesi, yapılaştırmanın durdurması, parkın park olarak kalması kamu yararına olmuştur. Gezi protestolarının George Soros tarafından düzenlendiği iddiası, protestoya katılan vatandaşlarımızı itibarsızlaştırmaya yönelik bir iddiadır. Bu iddia, araştırma sonucu ulaşılmış herhangi bir delile değil, Soros’un Arap Baharı arkasındaki kişi olduğu algısına dayanmaktadır ve iddianamede de böyle yer almıştır.

SOROS’UN SORGULANMAMIŞ OLMASI KANAATİMCE CİDDİ BİR GÖREV İHMALİDİR

Türkiye’yi ziyaretinde vakfın çalışmalarını değerlendirdiği toplantılar dışında Soros ile hiçbir irtibatım yok. Benim dışımda hiçbir vakıf üyesiyle konuşmuş olmaması, Soros’un sanıklar arasında olmaması, bu iddiaları yazanların da iddialara inanmadığını gösteriyor. 15 Temmuz darbe girişiminde bu kadar önemli rol oynadığına inanılan bir kişinin sorgulanmamış olması, kanaatimce savcılık mesleğinin doğasına aykırı ciddi bir görev ihmalidir.

HAYATIMIN 4,5 YILINI CEZAEVİNDE GEÇİRMİŞ OLMAM TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN BİR KAYIPTIR

Hayatımın 4,5 yılını cezaevinde geçirmiş olmam benim için telafisi mümkün olmayan bir kayıptır. Bana teselli sağlayacak yegâne şey, yaşadıklarımın yargıdaki vahim sorunların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunması ihtimalidir.”

Tutuksuz sanıklar Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman da duruşmada esasa ilişkin ortak savunma yaptı. Yapılan ortak savunma şöyle:

“NİYETİNİZİ VE KORKUNUZU BİLİYORUZ

Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz. Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz. Gezi Direnişi, bu ülke tarihinin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketi. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş hali, ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır.

BU İDDİALAR BİR ZÜMRENİN ESERİ

İddia makamı çaresizce ve defalarca iddia etse de içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur. Bu iddia, tüm olayların akışına, mantığın sınırlarına ters. Hayali senaryolara dayanan suçlamalar, terör, darbe, dış güçlerin oyunu gibi asılsız ithamlar ve tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş yargısal zorlamalar Gezi Direnişi’nin tarihsel gerçekliğini değiştiremez.

GERİLİMİ ARTIRAN POLİSİN ŞİDDETİ VE HÜKÜMETİN AÇIKLAMALARI

Gezi’yi büyüten ve kitleselleştiren, Taksim Dayanışması veya bireysel katılımcıların sosyal medyadan yaptığı destek çağrıları değil, toplumsal gerilimi artıran polis şiddeti ve dönemin hükümetinin bu gerilimi yatıştırmaktan uzak açıklamalarıydı. Şu açıktır ki Gezi Parkı eylemlerinin tasarlanmış bir komplo olduğu iddiasını öne sürmek gerçek dışıdır. Tümü ile barışçıl yöntemlerle kaçak inşaata itiraz eden yurttaşlara ilk önce kimliği bugün dahi bilinmeyen sivil kişilerce saldırıldı, bu saldırının hemen ardından Fethullahçı polis şeflerinin sevk ve idaresiyle haksız, izansız ve provokatif polis şiddeti başladı.

HİÇBİRİMİZİN KURSAĞINDAN 5 KURUŞ FON GEÇMEDİ

Tekrarlıyoruz: Taksim Dayanışması bileşenleri, talepleri, basın açıklamaları, etkinlikleri belli, bilinen, aleni, meşru, yasal ve demokratik bir yurttaş ve kurum dayanışmasıdır. Etkinliklerimiz ve çağrılarımız bütünüyle yasal, meşru ve barışçıldır. Taksim Dayanışması tarafından alınan kararların hiçbiri kapalı kapılar ardında alınmadı, alınmaz da. Gezi süresince hiçbir şekilde fon kullanılmadı, hiçbirimizin kursağından beş kuruş fon geçmedi. Gezi Direnişi fon ile, para ile açıklanamaz.

SİZ ANLAYAMAZ OLDUNUZ AMA RANTI DEĞİL EKMEĞİ BÖLÜŞMENİN İNSANA ONUR VEREN BİR YANI VARDIR

Belki şimdilerde siz anlayamaz oldunuz ama rantı değil ekmeği bölüşmenin insana onur veren bir yanı vardır. Bu kadar benzemezin, farklı dünya görüşünün ve çoğulcu talebin bir araya gelmesini sağlayan Taksim Dayanışması veya bu üç kişi değil, siyasal iktidar. Orantısız güç kullanımı, provokasyonun ta kendisiydi. O provokatif müdahalelere kolluğu sevk ve idare eden tüm şeflerin, müdürlerin Fethullahçı çete mensubu olduğunu daha sonra hep birlikte öğrenmedik mi? Tepkilerin sadece Taksim’de değil tüm Türkiye’de büyümesinin nedeni, anılan provokasyonun birinci elden sorumlusunun polis şefleri, onları bu görevlere getirenler ve ‘Emri ben verdim’ diyenler olduğu açık. Bu davayı reddediyoruz. Biz, amansızca bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanların adil bir şekilde yargılandığı günleri de göreceğiz.

İDDİANAME VE MÜTALAA AKLA, VİCDANA SIĞMIYOR

Bu iddianame ve esas hakkında mütalaa akla, vicdana sığmıyor, adalet barındırmıyor, bilime dayanmıyor, insan olmanın gereklerine saygı duymuyor. Gezi Parkı protestolarına katılan milyonlarca insan, yurttaşlık haklarını savunuyordu. Bu, her bir yurttaşın sorumluluğudur. Biz, sorumluluğumuzu yerine getirdiğimiz için yargılanıyoruz. İddia makamının kurmaya çalıştığı komplo teorisi ve şahsen karşı karşıya olduğumuz ağır ceza tehditleri karşısında tekrar söylüyoruz; biliyoruz ve inanıyoruz ki Gezi eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur.”

Esasa ilişkin beyanda bulunan diğer sanıklar da yaptıkları savunmalarında atılı suçlamayı kabul etmediklerini söyleyerek beraat talep etti.

Osman Kavala: Hayatımın 4,5 yılını cezaevinde geçirmiş olmam benim için telafisi mümkün olmayan bir kayıptır

Yorumlar kapalı.