Androloji Uzmanı Prof. Dr. Ege Can Şerefoğlu ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı /Cinsel Tıp Uzmanı Selcen Bahadır, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin cinsel hayata etkilerini anlattı.
“Ev karantinasında çiftlerin birbirlerine olan cinsel arzuları azaldı mı?” şeklindeki soru üzerine Bahadır, romantik bir bakış açısıyla bakıldığında ev karantinasının ‘karantina balayı‘ olarak görülebileceğini, fakat gerçeğin her zaman böyle olmadığını söyledi. Çiftlerin birlikte geçirdiği uzun sürelerin birbirlerinden sıkılmasına neden olabileceğini kaydeden Bahadır, şunları söyledi:
- “Pandeminin varlığı bireylerde yoğun stres yarattı. Daha önce hiç olmadığı kadar bir arada olma, varsa çocuklarla uzun zaman geçirme, ekonomik kaygılar, evden çalışma koşullarına alışma gibi faktörler, bazı bireylerin özel alanlarını azalttı. Bu nedenle pandemi stresi ve değişen hayat koşulları cinsel istekte azalmaya yol açtı.
- Başka bireyler ise ilişkilerini yeniden keşfetti, partneri ile arasında yeni duygusal bağlar kurdu ve cinselliği bu yoğun stresi yönetme şekli olarak kullandı. Konu cinsel arzu olduğunda azalmış veya artmış cinsel arzu demek yerine ve bunu düşünerek hayatımıza yeni bir stres katmak yerine bu dönemi partnerimizle duygusal ve cinsel olarak nasıl daha iyi geçirebiliriz sorusunun cevabını aramak daha uygun olacaktır.”
Selin Irmak Kaçmaz ve Sedef Batı‘nın Hürriyet gazetesinde yayınlanan haberine göre yöneltilen diğer sorular ve uzmanların bunlara verdikleri yanıtlar şöyle:
– Çiftlerin cinsel ilişki sayılarında azalmanın yaşandığı konusunda birçok araştırma var. Bu konunda bilimsel makalelerde yer alan verileri bizimle paylaşabilir misiniz?
Ege Can Şerefoğlu: Kovid-19’un herhangi bir belirti vermediği kuluçka döneminin 2 hafta kadar sürebilmesi, cinsel ilişki sırasında bulaşabileceği endişelerine yol açar. Ülkemizde yapılan bir çalışmada, pandemi sırasında hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel ilişki sıklığının azaldığı saptanmıştır. Yine ülkemizdeki sağlık çalışanları ile yapılmış bir ankette, katılımcıların haftalık cinsel ilişki sayılarının ortalama 2.53’ten 1.32’ye gerilediği ve cinsel ilişki sürelerinin belirgin şekilde kısaldığı saptanmıştır. Ancak tam tersi, karantina ve seyahat kısıtlamalarının, çiftlerin birlikte daha fazla zaman geçirmesine yol açabileceği ve bu durumun cinsel ilişki sıklığının artmasına neden olduğunu belirten yayınlar da mevcuttur. Özellikle İngiltere’de yapılan bir çalışmada, karantina süresinin uzaması ile çiftlerin cinsel ilişki sıklığında artış gözlenmiştir.
– Aynı evi paylaşmayan çiftlerin cinsel hayatları pandemiden nasıl etkilendi?
Selcen Bahadır: Aynı evi paylaşmayan çiftler izolasyon kuralları çerçevesinde yeni bir cinsel rutini sağlamak zorunda kaldılar. İş koşulları değişen, evden çalışmak zorunda kalan, gerekli ihtiyaçlar dışında dışarıya çıkamayan bireylerin bir araya gelmesi zorlaştı. Koronavirüs cinsel yolla bulaşan bir virüs olmamasına rağmen öpüşme ve cinsel birleşmenin getirdiği yakınlık esnasında karşı tarafa bulaşabilir.
Semptom göstermeyen vakaların varlığı ve çiftlerden birinin virüs taşıma ihtimali her zaman bilinemediğinden her türlü cinsel aktivite risk teşkil etmektedir. Bu durumda cinselliğin keşfi için dijital aktiviteler öne çıkmaktadır. Çünkü cinsellik sadece fiziksel deneyimleri değil, görsel, işitsel ve psikolojik uyarılarla gelişen keşifleri de içermektedir.
– Bu dönemde libido düşüşü açısından erkek ve kadınlar arasında farklar var mı?
Selcen Bahadır- Ege Can Şerefoğlu: Farklı ülkelerden güncel çalışmaların sonuçları, kadınların cinsel işlevlerinde daha çok etkilenme görüldüğünü ortaya koyuyor. İtalyan örnekleminde araştırmacılar kadın cinselliğinin her boyutunun (heyecan, istek, uyarılma, orgazm, doyum gibi) negatif etkilendiğini göstermiş, bunun kaygı, stres, gizliliğin azalması gibi sorunlar neticesinde olduğu sonucuna ulaşmışlar. Diğer çalışmalarda da kadınlarda karantina öncesi döneme göre yüzde 39-53,3 oranında cinsel doyumda ve cinsel yaşam kalitesinde azalma tespit etmişlerdir. Öte yandan Türkiye’de yapılan bir çalışma (Yüksel & Ozgor, 2020) pandemi döneminde kadınların cinsel istek ve cinsel birleşme sıklığında artış bulurken, kaliteli cinsel yaşam seviyesinin ve uyarılma, orgazm, doyum gibi cinsel yanıtların azaldığını göstermiştir.
Çin’de yapılan bir başka araştırmada ise hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel istek ve arzuda azalma izlenmiştir. Bu düşüşün genellikle artan stres ve kaygı ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. Ayrıca virüs enfeksiyonlarının testisler üzerindeki akut etkilerinin testosteron seviyelerini düşürebileceği ve bu nedenle de erkeklerin cinsel isteklerinin azalabileceği unutulmamalıdır.
– Kovid-19 korkusu ve stresi cinselliğe ilgimizi azaltıyor. Öte yandan cinsel ilişkinin pandemi kaynaklı stresi azalttığına dair de bazı araştırmalar var. Bu kısır döngüden kurtulmanın bir yolu var mı?
– Ege Can Şerefoğlu: Stres en önemli cinsel isteksizlik nedenlerinden biridir. Stres derecesi arttıkça cinsel fonksiyon bozukluğunun derecesi de artar. Bununla beraber stresten uzaklaşıldıkça ve çiftlerin aynı ortamda kalma sürelerinin artması ile; cinsel fonksiyonlarda iyileşme ve cinsel ilişki sıklığında artış görülmektedir.
Çiftlerin birbirlerine virüsü bulaştırma endişesi başlı başına bir stres kaynağıdır. Ülkemizdeki sağlık çalışanlarının yüzde 80’i, koronavirüsü partnerlerine bulaştırmaktan endişe duyduklarını belirtmiştir. Kovid-19 döneminde güvenli bir cinsel ilişki için tek eşlilik tercih edilmeli, ilişki öncesi ve sonrası banyo yapılmalı ve prezervatif kullanılmasına özen gösterilmelidir. Partnerinizde öksürük, ateş, göğüs ağrısı, koku-tat kaybı gibi Kovid-19 semptomları bulunması durumunda cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır.
– Selcen Bahadır: Cinselliğe dair bilinen gerçeklerden biri kişiyi özgüvenli kılması, yalnızlık hissini azaltması, depresyon ve kaygı oranlarını düşürmesidir. Aynı evi paylaşan partnerler pandemi önlemlerine sıkıca uyuyor ve semptom göstermiyorlarsa cinsel yakınlık kurmalarında bir sakınca görünmemektedir. Partnerlerden birinin semptom göstermesi durumunda cinsel yakınlık kurulmamalıdır.
Bunların yanında partnerlerin yakınlığı ve cinsel istek artışları sadece fiziksel temas ile sağlanmaz. Bu dönem bazı çiftler için duygusal yakınlığın artması, ruhsal bütünlüğün sağlanması, özlem duyulması, aşk ilişkisinin yeniden yapılanması ve güvenin veya umudun inşası için bir fırsat haline çevrilebilir.
– Bu dönemde stresin yanında eskisinden daha az hareket etmek, sigara ve alkol kullanımının artması gibi durumlar cinselliğimizi etkilemiş olabilir mi?
Ege Can Şerefoğlu: Sağlıklı bir cinsel ilişki için sağlıklı bir fiziksel ve ruhsal durum gerekir. Hareketsiz yaşam ile, özellikle erkeklerde, cinsel ilişkide zorlanma, cinsel isteksizlik gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Ülkemizde sağlık çalışanları ile yapılan çalışmanın sonuçlarında Kovid-19 döneminde alkol kullanan katılımcıların yaklaşık 3 kat daha fazla cinsel fonksiyon bozukluğu ile karşı karşıya geldiği bulunmuştur. Bu nedenle sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin stres nedeniyle daha fazla kullanılması, cinsel fonksiyonları olumsuz yönde etkileyecektir.
Salgın döneminde en sık yakınılan cinsel sorunlar nelerdir?
– Selcen Bahadır: Bu dönemde karşımıza en çok kadın cinsel isteksizliği çıkıyor. Cinsel istek duymakla ilgili sorun yaşayan kadınlarda cinsel döngü sağlıklı yaşanamaz, kadın uyarılma sorunları da görülebilir. Yine döngünün sağlıksız yaşanması ile orgazm bozuklukları da oluşmakta, kadın cinselliği tümüyle etkilenmektedir. Kişisel gözlemime göre evde geçirilen zamanın artması bu grup danışanın daha fazla başvuru yapmasına da sebep oldu. Özetle pandemi döneminde kadın cinsel işlev bozuklukları arttı ve çiftlerin birlikte geçirdiği zamanın artması nedeniyle cinsel işlevlerde tutarsızlık daha da çarpıcı hale geldi.
– Ege Can Şerefoğlu: Virüs bulaşma riskini en aza indirmek için ilişkiyi çabuk bitirme kaygısı nedeniyle sertleşme bozukluğu ve erken boşalma sorunları karşımıza çıkabilmektedir.
– Koronavirüsün iktidarsızlık ve kısırlık üzerine etkilerine dair araştırmalar ne diyor?
Ege Can Şerefoğlu: Kovid-19 hastalığını geçiren erkeklerde yapılan çalışmalar, bu virüsün testise de sıçrayabileceği ve hastalığın testis fonksiyonlarını bozabileceğini göstermiştir. İtalya’da Kovid-19 geçirmiş hastalar ile yapılan bir araştırmada, katılımcıların yaklaşık üçte birinde sperm parametrelerinde bozulma saptanmıştır. Bu bulgular Kovid-19’un erkeklerde kısırlığa yol açabileceğini göstermektedir. Ayrıca Kovid-19 sonrası hastaların erkeklik hormonu (testosteron) seviyelerindeki düşüş, hem iktidarsızlık hem de kısırlık için bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle ciddi Kovid-19 tablosuna sahip bireylerde görülen sitokin fırtınası durumunda, vücut dengesi bozulur ve üreme/cinsel sağlık sorunlarını daha da belirgin hale getirebilir.
– Araştırmalara göre koku duyusunu kaybetmek cinsel yaşamı olumsuz etkiliyormuş? Bunun bilimsel yönü nedir? Koku duyusunun cinsellik üzerine etkisi nedir?
Ege Can Şerefoğlu: Canlıların cinsel birleşme güdüsüyle salgıladıkları kokuya feromon adı verilir. Her ne kadar insanlarda, hayvanlardaki kadar etkili olmasa da bu feromonlar özellikle cinsel dürtüleri tetikler. Ergenlik sonrası ortaya çıkan bu kokular eş seçiminde etkilidir. Gribal enfeksiyon nedeniyle burnumuz tıkalı iken cinsel birleşmeden zevk alamayışımızın nedeni de bu kokuların etkisinden mahrum kalmamızdır. Kovid-19 hastalığında görülen en sık semptomlardan biri olan koku kaybı da cinsel birliktelikten alınan zevki azaltacaktır.
– Emily Ratajkowski, Gigi Hadid, Elsa Hosk, Buse Varol, Cemre Kemer, Berfu Yenenler, Özge Özder ve daha pek çok ünlü isim pandemi döneminde hamile olduğunu açıkladı. Ünlü isimler dışında çevremizden de fazlasıyla çocuk haberi aldık. Pandemi sürecinde bebek sahibi olma isteği arttı mı? Öyleyse neden arttı?
Selcen Bahadır: Medyadan aşina olduğumuz ‘baby boom’ kavramı, normal oranlarla karşılaştırıldığında doğum oranlarında belirgin ve hızlı bir artışı tarif etmektedir. Bu artışın pandemideki durumu ülkeye ve gelir seviyesine göre değişmektedir. Gelişmiş ülkelerde baby boom beklenmemekte, düşük-orta gelir seviyesi olan ülkelerde ise bir artış beklenebilmektedir. Öte yandan İspanyol gribi döneminde doğurganlık oranlarında bir artış gözlenmemiş, fakat salgın bittikten sonraki yıllarda doğurganlıkta ciddi bir artış meydana gelmiştir.
SARS ve Ebola pandemilerinde de pandemi esnasında doğum oranlarında artış gözlenmemiş, salgın bitiminde doğum oranlarında hızlı bir artış yaşanmıştır. Salgınlar ve doğal afetler sonrası görülen doğurganlık artışları bazı teorilerle açıklanmaktadır. Kişilerin tehdit ve kayıp karşısında manevi değerlere verdiği önem ve aile kurma isteğindeki artış, eşlere daha yakın olma isteği, bilinçli veya bilinçsiz olarak kayıplara karşı verilen çoğalma isteği olarak sayılabilir.
Önümüzdeki aylarda özellikle gelişmekte olan ülkelerde doğurganlık oranlarında artış beklenmektedir. Artışın belirlenebilmesi için istatiksel çalışmalar yapılmaktadır. Sokağa çıkma yasakları ve hastanelere başvurma korkusu bireylerde doğum kontrol yöntemlerine ulaşımı azaltabilmektedir. Bu durum istenmeyen gebeliklerde de artış olabileceği anlamını taşımaktadır. Yeni açıklanan verilere göre 47 milyon kadın modern korunma yöntemlerine ulaşamamıştır ve karantina önlemleri nedeniyle 116 milyon istenmeyen gebelik söz konusudur. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerin alt yapılarını uzun vadede etkileyecek gibi görünmektedir. Yine araştırmalara göre acil doğrum kontrol yöntemlerini kullanım oranı artmıştır.
Türkiye örnekleminde ise evliliklerde cinsel ilişki sıklığında artma tespit edilmiş olup, gebelik isteğinde yüzde 32.7’den yüzde 5.1’e azalma gözlenmiştir.
Yorumlar kapalı.