Yıllarca istismar eden annesini öldürüp hapiste aşkı buldu… Gypsy’nin sıradışı hikayesi

Gypsy Rose Blachart, annesi tarafından hasta olduğuna inandırılarak senelerce bu istismara maruz kalarak yaşadı. Gypsy, biraz büyüyüp hasta olmadığını anlayınca işler tam tersine döndü.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gypsy gayet sağlıklı bir bebek olarak doğsa da 3 aylıkken Dee Dee kızında uyku apnesi olduğuna, geceleri nefessiz kaldığına inanmaya başlamıştı. Bebeği doktor doktor gezdiriyordu.

Yapılan testler her seferinde kızın sağlıklı olduğunu gösteriyordu. Ancak Dee Dee çocuğun hasta olduğuna emindi. Dee Dee bebeğin gittikçe artan sorunlarının altında “kromozom bozukluğu” yattığını söylüyordu.

Annenin aklına sürekli Gypsy’nin hastalığıyla ilgili yeni fikirler geliyordu. Bu da yeni doktorlar, yeni ilaçlar demekti. Daha önce hasta bakıcı olarak çalıştığından tıp terminolojisine hâkimdi. Kızının sağlık durumuyla ilgili her şeyi biliyor gibi görünüyor, sorulan her soruya kolayca yanıt verebiliyordu.

2005’te Katrina Kasırgası Slidell’i vurunca anne kız kendilerini Louisiana’da bir sığınakta buldu. Dee Dee eski evlerinin harabeye döndüğünü, Gypsy’nin raporlarının da orada kaldığını iddia ediyordu.

Bu sığınaktaki doktorlardan biri olan Janet Jordan, Missouri’den geliyordu. Gypsy’yi çok sevmiş ve anne kızın bu eyalete taşınmasına ön ayak olmuştu.

Yıllarca istismar eden annesini öldürüp hapiste aşkı buldu… Gypsy’nin sıradışı hikayesi

Her şeyini kaybetmiş bir anne ile engelli kızının hikâyesi yerel basının ve hayır kuruluşlarının ilgisini çekti. Dee Dee ve Gypsy, Eylül 2005’te Missouri’ye götürüldü. Önce Aurora’da bir eve yerleştiler ardından Mart 2008’de Habitat for Humanity’nin inşa ettiği eve taşındılar.

Gypsy Rose Blachart, annesi Dee Dee 7 yıldır ABD’nin Missouri eyaletinin Springfield şehrinde West Volunteer Way üzerinde küçük pembe bir kulübede yaşıyordu. Komşuları tarafından sevilen insanlardı.

Gypsy, midesine bağlanmış bir tüple besleniyor, zaman zaman bir oksijen tüpü yardımıyla soluk alabiliyordu.

Dee Dee, kızının hastalığının ne olduğuyla ilgili sorulara uzun bir listeyle yanıt veriyordu: Gypsy Rose, kromozomal bozukluklar, musküler distrofi, epilepsi, ağır astım, uyku apnesi ve göz sorunları ile mücadele ediyordu.

Lösemi geçirmişti

Bebekliğinden itibaren bu durumdaydı. Doğar doğmaz yoğun bakıma alınmış, 2-3 yaşlarındayken lösemi geçirmişti.

Yaşadığı bu sağlık sorunları, Gypsy’nin sesine de yansıyordu. Sesi çok ince ve çocuk gibiydi. Dee Dee, çevredeki kişilere sık sık Gypsy’nin beyin hasarı yaşadığını hatırlatıyor, diğer çocuklara ayak uydurması mümkün olmadığından evde eğitim gördüğünü söylüyordu. Dediğine göre bu dost canlısı, konuşkan kız, 7 yaşındaki bir çocuğun zekâsına sahipti.

Dee Dee kızıyla iletişim kuran herkesten bu gerçeği göz önünde bulundurmasını istiyordu. Gypsy, prenses kostümlerini çok seviyor, küçücük kafasına kocaman Cinderella perukları ve şapkalar takıyordu.

Bu zamanlardan birinde Gypsy, arkadaşı Aleah’ya “Emma Rose” adıyla gizli bir Facebook hesabı açtığını ve bu gerçeği fazla korumacı davranan annesinden gizlediğini söylemişti. Daha sonra bir arkadaşlık sitesinde bir erkekle tanıştığını ve âşık olduğunu da itiraf etmişti. Annesinin bunları onaylamayacağını biliyordu. Gypsy’nin flört etmesine izin yoktu. Ama o akranı kızlar gibi bir hayat yaşamak istiyordu.

Bu erkek arkadaşın ismi Nicholas Godejohn’du. İki yılı aşkın zamandır mesajlaşıyorlardı ve Nick, Gypsy’nin tekerlekli sandalyeye bağlı olmasını önemsemiyordu.

Gypsy bu genç adamla evlenmeyi planlıyordu. Gelecekteki çocuklarının isimlerine bile karar vermişlerdi. Annesini sinemaya gittikleri bir gün tesadüf eseri gibi Nick’le tanıştırıp sonrasında ilişkisini açıkça yaşamak istiyordu.

15 Haziran günü Big Bend’in bağlı olduğu Waukesha Vilayeti’nden polisler Nick’in evine bir baskın düzenledi. Genç adam kısa süre içinde teslim oldu. Gypsy de onunla beraberdi ve gayet iyi durumdaydı.

Gypsy, annesiyle yaşadığı evden birkaç gün evvel yürüyerek çıkmış ve o günden sonra tekerlekli sandalyesini hiç kullanmamıştı. Çünkü buna ihtiyacı yoktu. İlaçlarına ve oksijen tankına da ihtiyacı yoktu. Diken diken saçları yeni çıkıyordu. Hayatı boyunca kel zannedilen kızın hasta görünmesi için annesi tarafından sürekli tıraş edildiği anlaşıldı.

Dee Dee’ye öldükten yıllar sonra Munchausen by proxy teşhisi kondu

Munchausen by proxy hastaları hem yakın çevrelerini hem de kurbanlarını büyük bir başarıyla manipüle ediyor. Bu durum bir noktada kurbanın faille iş birliği yapmasıyla sonuçlanıyor. Örneğin ebeveynlerini mutlu etmek isteyen çocuklar hasta numarası yapmaya başlıyor. Arada doğan duygusal bağ, hastanın hastalığını sürdürmek istemesine neden oluyor. Bu kadar uzun süren, erişkinlikte de devam eden vaka sayısı oldukça az ancak her şekilde hasta kişinin gerçeklik algısı bozulmuş oluyor.

Missouri’nin Vandalia şehrinde bulunan bir kadın hapishanesine gönderilen Gypsy’nin, hapse girdikten sonraki bir yılda geçirdiği değişimi inanılmazdı. Saçları uzayan, cildindeki kusurlar giden Gypsy, kullandığı tüm ilaçları bırakmasına rağmen en ufak bir sağlık sorunu yoktu. Avukatının dediğine göre, hapse gönderilen birçok kişi kilo verirken Gypsy 12 ayda 7 kilo almıştı.

Cezası belli olduktan sonra BuzzFeed News’e açıklamalar yapan Gypsy kendisini ‘erkek arkadaşıyla beraber olmak için annesini öldüren kız’ olarak değil, ‘istismardan kaçmaya çalışan kız’ olarak tanımadığını, cezaevinde eğitim programlarına katıldığını ve gelecekte kendi durumundakilere yardım edecek bir kitap yazmak istediğini söylüyordu.

Hayatında bir şeylerin yolunda gitmediğini ne zaman anladığı sorusuna ise “19 yaşına geldiğimde” cevabını veren Gypsy, 2011’deki bilim kurgu fuarında yaşanan olaydan sonra annesinin yaklaşımını sorgulamaya başladığını belirtiyordu.

Annesi gibi bir insanın gerçekten hasta olan biri için mükemmel olacağını ama kendisinin hasta olmadığını belirten Gypsy, “Ben de herkes kadar kandırılmış hissediyorum kendimi. Beni bir piyon olarak kullandı. Her şeyi benden gizledi. Tek bildiğim yürüyebileceğim, yiyebileceğimdi. Saçlarımı tıraş eder, ‘Nasılsa dökülecek, biz temiz pak tutalım’ derdi. Bana kanser hastası olduğumu, içtiğim ilaçların kanser ilacı olduğunu söylüyordu” diyordu.

Zaman zaman durumunu sorgulamak istese de annesini üzmemek, başını derde sokmamak için bundan kaçındığını da sözlerine ekleyen Gypsy, “Şimdi düşününce, keşke Nick’ten önce birilerine gerçekleri söyleseymişim diyorum” ifadelerini kullanıyordu. Dee Dee cinayetinin sorumluluğunun kendisinde olduğunu, birlikte kurdukları planı Nick’in eyleme döktüğünü söylüyor, diğer yandan Facebook’taki paylaşımları yapma fikrinin de kendisinden çıktığını belirtiyordu. İpuçlarını görmeyen doktorlara kızgın olduğunu da vurguluyor ve annesinde Munchausen belirtilerinin tamamının olduğunu ifade ediyordu.

Gypsy, hapisteyken kendisine mektup yazan ortaokul öğretmeni Ryan Anderson ile mektuplaşıyor. İşleri ilerleten ikili mail üzerinden iletişimlerini ilerletip hapishanedeyken 2022 yılında evleniyorlar.

Gypsy’nin kocası Ryan ve annesinin benzerliği ise dikkat çeken bir konu olmaya devam ediyor.

Yıllarca istismar eden annesini öldürüp hapiste aşkı buldu… Gypsy’nin sıradışı hikayesi

Yorumlar kapalı.