Genco Erkal’dan Erdoğan’a: O çobanlığı tercih edebilir ama ben sürüden biri olmayı kabul etmiyorum

Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden Genco Erkal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sosyal medya üzerinden hakaret ettiği iddiasıyla 4 yıl 8 aya kadar hapis cezasıyla yargılandığı davada hakim karşısına çıktı. Erkal, "Türk usulü başkanlık sistemi ülkemiz için felaket oldu bence. Benim asıl eleştirdiğim budur. Başkanlık sistemine başından beri kesinlikle karşıyım. Tüm yetkilerin tek kişide toplandığı bir sistemde halk huzur bulamaz" dedi.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden Genco Erkal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sosyal medya üzerinden hakaret ettiği iddiasıyla 4 yıl 8 aya kadar hapis cezasıyla yargılandığı davada hakim karşısına çıktı. Erkal, “Türk usulü başkanlık sistemi ülkemiz için felaket oldu bence. Benim asıl eleştirdiğim budur. Başkanlık sistemine başından beri kesinlikle karşıyım. Tüm yetkilerin tek kişide toplandığı bir sistemde halk huzur bulamaz” dedi.

83 yaşındaki Genco Erkal’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sosyal medya üzerinden hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı dava, İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün başladı.

Duruşmaya Genco Erkal, avukatları ve müşteki vekili katılırken CHP İstanbul il Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve piyanist besteci Fazıl Say da duruşmayı takip etti.

Duruşmada savunma yapan Genco Erkal, şunları söyledi:

BU İKTİDARIN DOĞAYLA ARASI PEK PARLAK OLMAMIŞTIR:

 “Öncelikle Twitter paylaşımlarımda hiçbir hakaret unsuru olmadığına yürekten inandığımdan böyle bir dava açılacağını hiç beklemediğimi ifade edeyim. Dava açıldığına göre şimdi burada söz konusu tweetleri teker teker ele alıp savunacağım. Ayder Yaylası’ndan başlayalım. Bu iktidarın doğayla arası pek parlak olmamıştır. İnşaat ve beton aşkı her zaman doğa aleyhine çalışmıştır. Onlar için önemli olan, pazarlanacak yeni rant alanları yaratmaktır. Toprağı, alınıp satılacak arsa olarak görürler. Doğaya verilen zararlar konusunda tipik örnekler arasında, Kaz Dağı’nda maden aramaya izin verilmesi, halkın karşı koymasına rağmen İkizdere’de taş ocaklarına ruhsat vererek doğanın tahrip edilmesi, özel koruma altındaki kıyıların imara açılması sayılabilir. Cumhurbaşkanı da zaman zaman bizzat özeleştiri yaparak, örneğin İstanbul için şunları söylemiştir: ‘Biz bu şehre ihanet ettik. İstanbul’un kıymetini bilemedik. Bundan ben de sorumluyum.’

Aynı şekilde Ayder Yaylası için de ‘Biz burayı kirlettik, rezil ettik’ dediği halde yaylayı turizm merkezi ilan ederek kentsel dönüşüm çalışmalarını başlatmış, imara açıp buranın doğal yayla olma vasfını kaybetmesine olanak sağlamıştır. İşte benim tweetim bu durumu eleştiriyor. ‘Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor’ demek, bir durum beyanı, bir eleştiridir. Kesinlikle hakaret değil.

BUGÜNE KADAR HİÇBİR CUMHURBAŞKANIMIZIN DİPLOMASI TARTIŞMA KONUSU OLMAMIŞTI

 

İkinci tweetin konusu Cumhurbaşkanı’nın diploması. Yıllardan beri tartışılıyor. ‘Vardı, yoktu, geçerliydi, değildi, sahteydi’ deniyor. Davalar açılıyor, reddediliyor, olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidiyor. Bütün bunlar, yıllardır kamuoyunun gözleri önünde oluyor. Konuyla ilgili kitaplar yazılıyor. İnternete girin, ‘Erdoğan’ın diploması’ diye arayın, bakın neler çıkıyor karşınıza. En son bir kurul, meseleyi ‘özel hayatın gizliliği’ kapsamında değerlendirdi. Neden özel olsun? Madem yasal olarak belli bir göreve seçilebilmek için o diploma gerekli, o zaman açıkça ortaya konmalı. Özel hayat kapsamına girmez ve gizlenemez. Bu tweetle ifade ettiğim gibi, ben de bir yurttaş olarak bu diplomayı görmek istiyorum. Bu benim hakkım.

Bugüne kadar hiçbir cumhurbaşkanımızın diploması tartışma konusu olmamıştı. Hepsi devlet arşivlerinde yerini aldı. Hepsi kesin, açık ve nettir. ‘Bu diplomayı da görelim’ diyorum. Mizahi bir ifade vardır bu tweette. İroniktir. Ama hakaret? Neresi hakaret sayılabilir anlamıyorum doğrusu.

Aynı tweetin baş tarafında, ‘Ailemin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına’ diye bir ibare var, onu da açıklamak isterim. Cumhurbaşkanı ara sıra ‘Biz kimin özel hayatına, yaşama biçimine karıştık’ der. Ama açıkça bilindiği gibi üç çocuk, beş çocuk, yurttaşların kaç çocuk yapacağına bile o karar vermek ister. Bu da beni rahatsız ediyor ve bu tweetle o konuyu eleştiriyorum.

O ÇOBANLIĞI TERCİH EDEBİLİR AMA BEN SÜRÜDEN BİRİ OLMAYI KABUL ETMİYORUM

Son tweetim ile ilgili de şunu söylemeliyim. O gün Cumhurbaşkanı şöyle dedi: ‘Çobanlık felsefesini anlamayan, insan yönetemez. Ben de bir çobanım’. İşte bu konuşma son tweetime ilham kaynağı oldu. Kendisi çobanlığı gururla kabul edip savunduğuna göre burada hakaret söz konusu olamaz. O çobanlığı tercih edebilir ama ben sürüden biri olmayı kabul etmiyorum. Çağdaş bir toplum özgür bireylerden oluşur, halk koyun sürüsü olamaz.

BAŞKANLIK SİSTEMİ ÜLKEMİZ İÇİN FELAKET OLDU

Türk usulü başkanlık sistemi ülkemiz için felaket oldu bence. Benim asıl eleştirdiğim budur. Başkanlık sistemine başından beri kesinlikle karşıyım. Tüm yetkilerin tek kişide toplandığı bir sistemde halk huzur bulamaz. Nitekim bu sistemin yürürlüğe girmesinden bu yana, kısa zamanda siyasi, sosyal, tüm alanlarda zararlarını gördük, sürdürülebilir olmadığını anladık. En önemlisi, ülkemizin ekonomisi çöktü. Enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı, paramızın büyük bir hızla değer kaybetmesi, yoksulun daha yoksul, zenginin daha zengin olması, bu sistemin çıkmazını açıkça ortaya koydu. Dilerim ilk seçimde bu ucube sistemden kurtulup yeniden parlamenter sisteme geçer, demokrasiyi yeni baştan inşa eder, huzur buluruz. Teker teker tweetlerimin savunması böyle.

SON 6 YILDA CUMHURBAŞKANI’NA HAKARETTEN 38 BİN DAVA AÇILMIŞ

Genel duruma bakarsak ülkemizde, son 6 yıl içinde cumhurbaşkanına hakaretten 38 bin dava açılmış. Bu herhalde bir dünya rekoru. Durumun nedenlerini araştırmak gerekiyor kanımca. Neden bu kadar çok dava? Daha önceki dönemlerde bu tür davalar yüzlerle sayılırken bu dönem birdenbire on binleri konuşmaya başlıyoruz. Demek ki ifade özgürlüğüne ciddi bir saldırı var, baskı var. Suskun, ‘evet efendimci’ bir toplum isteniyor. Soru sorulmasın, eleştiri yapılmasın, iktidara koşulsuz biat edilsin. İnsanlar hapse atılmaktan korkup sussunlar, bu mudur amaçlanan?

CUMHURBAŞKANINA HAKARET DİYE BİR SUÇU KABUL ETMİYORUM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘Şorli’ kararıyla artık cumhurbaşkanına hakaret diye bir suçu kabul etmiyorum. ‘Bu suçtan ötürü gözaltına alıp yargıladıklarınıza 7 bin 500 euro tazminat ödeyeceksiniz’ diyor. Bunun üstüne benim başka bir şey söylememe gerek kalmıyor sanırım. Takdir sizindir.”

Mahkeme, dosyanın, esas hakkındaki mütalaasını sunması için Cumhuriyet savcısına gönderilmesine ve daha büyük bir salon sağlanabilmesi için başsavcılığa yazı yazılmasına karar vererek davayı 11 Mart 2022’ye erteledi.

“İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ BU DÜZENİN ELEŞTİRİSİNİ DE DİLE GETİREBİLİYORUM”

Duruşma sonrası adliye önünde kısa bir açıklama yapan Genco Erkal, davaya gösterilen ilgi için teşekkür etti ve “Dava devam ediyor, 11 Mart’a ertelendi. Üzgün değilim, bana kendimi savunma fırsatı verildiği için çok mutluyum aslında. Bana yapılan suçlamalara karşı kendimi açıkça savunabiliyorum. Sadece o suçlamaların cevabını değil, aslında dünya görüşümü, tüm bu içinde yaşadığımız düzenin eleştirisini de dile getirebiliyorum” dedi.

Genco Erkal’dan Erdoğan’a: O çobanlığı tercih edebilir ama ben sürüden biri olmayı kabul etmiyorum

Yorumlar kapalı.