Tuncay Özkan: “Et ve Süt Kurumu varsa niçin çocuklar aç kalsın?

CHP Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan, Et ve Süt Kurumu’nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na randevu vermemesine tepki gösterdi. Özkan, “Et ve Süt Kurumu varsa niçin çocuklar aç kalsın? Bu açlıkla mücadele etmek, sebeplerini araştırmak, çözüm önerilerimizi söylemek için kuruma gitmek istediğinde Sayın Genel Başkanımız, kapıları kapatıyorlar” dedi. Özkan, “Yoksullara elinizi uzattığınızda, iktidar bu ele vuruyorsa, o eli sıkmak yerine; iktidarda bir problem vardır. Onun gitme zamanı gelmiştir. Bugün tablo ortaya koydu ki gitme zamanı gelmiş” diye konuştu.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, Ankara Masası TV’de Fatih Atik’in sorularını yanıtladı. Özkan, şu değerlendirmeleri yaptı:

“ET VE SÜT KURUMU VARSA NİÇİN ÇOCUKLAR AÇ KALSIN?

(Et ve Süt Kurumu’nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na randevu vermemesine ilişkin soru üzerine) ‘Yatağa, hiçbir çocuk aç girmemeli’ sloganı, bizim için sadece söylenmiş bir söz değil. Siyaset yapmamızın, bu alanda mücadele etmemizin hem eylemliliğimizin hem felsefemizin sloganı. Yatağa hiçbir çocuğun aç girmediği bir Türkiye’yi yaratmak. Sayın Genel Başkanımızın bu sloganı bizim siyasi düsturumuz oldu. Bu ülkenin çocukları yatağa aç girmemeli, ama yatağa aç giriyor. Genel Başkanımız bugün, bu çocuklar yatağa niye aç giriyor, Et ve Süt Kurumu varsa niçin çocuklar aç kalsın? Daha geçen ay ‘kasaplara değil de bize rağbet ediyorlar, biz ucuz satıyoruz’ diye fiyatları artırdılar ve çocuklar yatağa aç giriyor. Bu açlıkla mücadele etmek, sebeplerini araştırmak, çözüm önerilerimizi söylemek için kuruma gitmek istediğinde Sayın Genel Başkanımız kapıları kapatıyorlar, güvenlik görevlilerini çıkartıyorlar. Dünyanın herhangi bir diktatörlüğünde dahi bir ana muhalefet partisi lideri ‘niye böyle yapıyorsunuz’ diye sormaya gittiğinde kapıyı açarlar, buyur ederler, gereken bilgiyi verirler. Onda da bilgi varsa alırlar.

İKTİDAR O ELİ SIKMAK YERİNE VURUYORSA İKTİDARDA BİR PROBLEM VARDIR

Biz randevu alıyoruz, gidiyoruz, açıklamamızı yapıyoruz. Biz kimseye hakaret ya da bir zorbalık içerisinde değiliz. Tam tersine, sadece kadın milletvekillerimiz vardı yanında ve sayın Hacer Foggo vardı. Yoksulluk ve dayanışma konusunda bizim ofisimizin koordinatörü olan arkadaşımız. Onun sözüyle söyleyeyim; ‘Çocuklara kaç telefonunuz var, diye sormayın. Kaç yaşındasın diye sorun; o yaşın olgunluğu, gelişimi için de mi ona bakın’ diyor. Yoksulluk çocuklarımızı yok ediyor, kuşakları yok ediyor. O yoksullara elinizi uzattığınızda, iktidar bu ele vuruyorsa, o eli sıkmak yerine; iktidarda bir problem vardır. Onun gitme zamanı gelmiştir. Bugün tablo ortaya koydu ki gitme zamanı gelmiş.

TARIM BAKANI’NA YURT DIŞINDA EN İYİ BİZDEN ÜRÜN ALAN BAKAN DİYE ÖDÜL VERDİLER

(Tarım ve Orman Bakanı ve yardımcıları değişti. Tarım politikalarında bir değişiklik olur mu, sorusu üzerine) Yok düşünmüyorum. Zaten Tarım Bakan Yardımcısının da Fetullah Gülen ile fotoğraflarını gördüm. Bir değişiklik yok. Devam ediyorlar. Biri gidiyor, diğeri geliyor. Çok önemli değil. Seçime gitmeden bunu da değiştirirler. Çünkü gıda kıtlığı, gıda sorunu çok büyük bir problem. Birikmiş bir problem. Toprağı süreceksiniz, mazot lazım. Tohumu ekeceksiniz, para lazım. Gübreyi dökeceksiniz, borçlanabilmeniz lazım. Bütün bunları istemiyorsanız, çiftçinin faizini sileceğiniz bir düzen lazım. Adil bir düzen olacak, hakikatle karşı karşıya geleceksiniz; o zaman tamam, sorun yok. Ama siz düzeninizi ithal ikamesine dayamışsınız, ‘ben yabancı tohum şirketini, ben yabancı sebze, meyve üreticisini destekleyeceğim’ diyorsanız, buyurun, destekleyin. İşte Tarım Bakanı’na yurt dışında en iyi bizden ürün alan bakan, diye ödül verdiler, Bekir Pakdemirli’ye. Böyle bir düzende kıtlık biter mi, bereket olur mu?

BU ÜMİT ÖZDAĞ’IN YA DA BAŞKALARININ İŞİ DEĞİL

(Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı Cumhurbaşkanlığı’na aday olarak çağrı yaptı. Yavaş, konuşmak istemediğini söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise adaylığa ilişkin “Benim adayım Kemal Kılıçdaroğlu’dur” dedi.) Diyorlar ki CHP’nin, ana muhalefet partisinin içini biraz karıştırabilirsek bize fayda getirir diyorlar. Bizim hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız hem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız… Bunlar liyakatli, bunlar topluma hizmet konusunda son derece birikimli…. Mansur Bey, siyaset konusunda da çok tecrübeli bir ad. Bu tür tuzaklara düşmez. İlla çekmeye çalışıyorlar tartışma ortamına. Ümit Özdağ’a teşekkür ederiz. Mansur Bey’e bizim verdiğimiz oranda değil, ama yaklaşan bir teveccüh göstermiş. Bu Ümit Özdağ’ın ya da başkalarının işi değil. Cumhurbaşkanını ne anketler belirleyecek ne de CHP’nin içini karıştırmak isteyen arkadaşlar belirleyecek. İşlerine baksınlar, biz işimizi biliyoruz. Zamanını biliyoruz. Hepsini zamanını gelince yapacağız. Her CHP’linin adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur. CHP’ye mensup bir insanın, bir üyemizin, bir yöneticimizin başka bir şey söylemesi mümkün mü?

SAYIN GENEL BAŞKAN, MİLLET İTTİFAKI’NIN ADAYI OLURSA MUTLAKA KAZANIR

(Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte seçimi kazanıp, kazanılamayacağı üzerine yöneltilen soruya) Yüzde yüz kazanırız. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; toplumun ahlakını, erdemini, onurunu, şerefini, bilgisini, birikimini devletimizin bundan sonraki yolculuğunu düzenleyebilecek, temsil edebilecek çok güçlü bir aday olur. Sayın Genel Başkan, Millet İttifakı’nın adayı olursa, çünkü kararı orası verecek, mutlaka kazanır, yüzde 100 kazanır.

BİZ BU SEÇİMİ KAZANDIK, ÜLKEYİ BİZ YÖNETECEĞİZ

Biz, hep beraber, hangi yasayı getirirlerse getirsin, hangi çalışmayı yaparlarsa yapsınlar, YSK üzerinde hangi entrika planlarını düzenlerlerse düzenlesinler biz bu seçimi kazandık. Kazandık. Ülkeyi biz yöneteceğiz. Bizim hazırlığımız buna dair. Hangi bürokratını karşımıza çıkartmak istiyorsa çıksın, tartışalım. Sayın Genel Başkanımızın dediği gibi, er meydanı. Çıksın Sayın Genel Başkanımızın karşına, millet kim daha iyi yönetir, kim daha iyi bilgilere sahip; hep beraber görsün. Seçim Kanunu’nda arkasına saklanmaya, YSK’da entrika düzeni yaratmaya gerek yok. Türk demokrasisini, vatandaşın demokratik tercihini yaralamaya gerek yok. Çıkacaksın halkın karşısına. Halktan kaçarak, entrika ile bir yere varılamaz. Göreceğiz, bir yıl kaldı.

ATATÜRK’ÜN İSMİNİ, FELSEFESİNİ CHP’DEN ALACAK KİŞİNİN BU PARTİDE YERİ YOKTUR

(‘CHP sağa kayıyor’ eleştirilerine karşılık) Bunlar boş laflar. Ben, CHP’nin 37. Olağan Kurultay’ında Parti Meclisi’ne giremedim. Ben kusuru kendimde aramayacağım, partimi mi suçlayacağım? Giren arkadaşların kabahati ne? Görev tevdi ederler yaparız, eksik yapmışızdır, yanlışımız vardır. Kurultay bizi uyarır, toparlarız, düzeltiriz kendimizi. Eksiğimizi gideririz, yine o kantara çıkarız. Buradan bir sonuç aramak, çok tehlikeli bir şey. CHP; Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, kurucu partimiz. Onun ismini, felsefesini, dünya görüşünü CHP’den alacak; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasını, fikrini partiden çıkaracak kişinin bu partide yeri yoktur. Asla söz konusu değil.

BU ÖTEKİLEŞTİRMEYİ, KUTUPLAŞTIRMAYI SONLANDIRMAK ZORUNDAYIZ

(Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etmesinin nedeninin sorulması üzerine) Selahattin Demirtaş, hukuken gadre uğramış bir insan. Barıştan yana bir insan. Biz Selahattin Demirtaş’ı veya Kürtleri öteleyerek, karşı mahallede bir yere koyarak hiçbir yere götüremeyiz Türkiye’yi. Her Atatürkçü; toplumun ötelenen, dışlanan her bir kesimi ile kucaklaşmak zorundadır. Bizim o insanlarla ilişkilerimizde temel ölçümüz Türkiye’nin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü, beraberliğini düşünmek olmalıdır. O konuyla ilgili Selahattin Demirtaş ile Edirne Cezaevi’nde ben 5 saat konuştum. Benden hiç ayrı düşünen bir insan değil. TBMM’de yan yana oturuyoruz. Bu ötekileştirmeyi, kutuplaştırmayı sonlandırmak zorundayız.

SEN BAŞKAN OLABİLİRSİN DESEYDİ BUGÜN SELAHATTİN DEMİRTAŞ CEZAEVİNDE DEĞİLDİ

Selahattin Demirtaş, silahlı bir mücadeleyi savunmuyor ki. Selahattin Demirtaş, barıştan yana. Niye Selahattin Demirtaş’a bu zulmü yapıyorsunuz? Tek sözü için, ‘Seni başkan yaptırmayacağım’ dediği için. Sen başkan olabilirsin deseydi bugün Selahattin Demirtaş cezaevinde değildi. Ben bu faşizme karşı çıkıyorum. Adaletsizliği reddediyorum.

BEN DEMOKRASİYİ SAVUNUYORUM

Silaha bulaşmamış, bu ülkenin askerine, siviline herhangi bir şekilde bir silah doğrultmamış; fikriyle benim gibi düşünmemiş, karşımda yer almış o insanları dinlemeyi, anlamayı ve o insanların kendini ifade etmesini bir hak olarak görüyorum. Ben demokrasiyi savunuyorum. Bu Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmadığımız zaman hiçbirimizin geleceği aydınlık olamaz.

SAYIN ERBAKAN, BUGÜNKÜ BU MİLLET İTTİFAKI’NIN ÖNEMLİ BİR PAYDAŞI OLURDU

(Necmettin Erbakan’ın 6 siyasi partinin yan yana gelmesini desteklemeyeceği yönündeki tartışmanın anımsatılması üzerine) Milli Selamet Partisi’nin CHP ile 70’li yıllardaki büyük koalisyonu bize Kıbrıs Adası’nı getirdi. Anadolu’da Milli Selamet Partisi ile CHP’li yurttaşlar arasında bir geçişgenlik vardır. O anlamda Sayın Erbakan, bugünkü bu Millet İttifakı’nın önemli bir paydaşı olurdu. Ben çok eski yıllardan itibaren tanırım. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Benim karanlık günlerimin dostudur. Kendisi, Türkiye’yi bu buhrandan çıkarmak için bütün partilerle iş birliği yapardı.

O KADAR DUYGULANDIM Kİ ANLATAMAM SİZE

Bana ilk avukatını gönderen siyasetçidir kendisi. 4 kez. İlk kez bir şeye ihtiyacın var mı diye sordu avukat arkadaş, hocam soruyor dedi. Teşekkür ettim. ‘Allah bazen sevdiği kullarını sakınır, saklar, orayı bir okul gibi görsün. Kendini okumaya, yazmaya versin. Bir yokluğu olursa, paraya ihtiyacı varsa söylesin biz onu hallederiz, kendini korusun içeride, sakınsın’ dedi. O kadar duygulandım ki anlatamam size. Herkesin size terörist muamelesi yaptığı, herkesin sizden kaçındığı bir yerde bir dost, bir vefalı el size ulaşıyor. O karanlık günde size diyor ki ‘bir şeye ihtiyacın var mı?’ Oku, yaz, çiz. Arkasından üç kez daha geldi arkadaşlar. Hocamızı anmış olalım.

BUGÜN CHP’NİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK ÖNEMLİDİR

(28 Şubat süreci ve Erbakan) Büyük bir provokasyonla karşı karşıya kaldık. Sincan’daki o gösteri neden yapıldı? Provokasyon dememek mümkün mü? Aczimendiler nereden çıktı? Hakimiyet Allah’ındır diye çıkartmayı bu koluna koyanla, Mustafa Kemal Atatürk imzasını bu koluna koyup gelip arabalara kim yapıştırdıysa bu dönemin mimaridir. İlk kopuşu hazırlayanlar bunlardır. Bir annenin çocukların arasında ayrım yapacaksınız çatışmasını yaratan onlardır. Biz bu tuzağa düştük, hep beraber askeriyle, siviliyle. 28 Şubat sürecinde hep anlatılıyordu; askeri kışlalara sakallı insanlar alınmıyor, başörtülü insanlar alınmıyordu… İnanmıyordum, ne zaman inandım biliyor musunuz, cezaevinde. Askerlere sordum, ‘gerçekten yaptınız mı bunu’ dedim, ‘evet yaptık’ dediler. Akıl alacak şey mi, olabilir mi diye düşünüyorsunuz. Bu ne saçmalıktır. Böyle böyle geldik bugüne, sorun dönemi iyi anlamak. Ayrışmayı, çatışma alanlarını iyi görmek. O gün biz bu çatışma alanlarını doğru okuyabilseydik bugünkü duruma düşmezdik, Türkiye bugünkü durumdan, buhrandan çok daha uzak durumda olurdu. Biz o gün de bugün de o çatışma alanlarını yok etmek için çalışmak zorundayız. O nedenle dün Sayın Erbakan, bugün Sayın Karamollaoğlu’nun söyledikleri çok önemlidir. Dün CHP’nin söyledikleri, bugün CHP’nin söyledikleri çok önemlidir. Dün Sayın Akşener’in söyledikleri bugün söyledikleri çok önemlidir.

DERS ÇIKARMAZSA ÜLKEYİ TOPARLAYAMAYIZ

Eğer siyaset bundan ders çıkarmazsa ülkeyi toparlayamayız. Ülke bu çatışmalara kurban olur. Sizinle benim çelişkim nedir ki? Ben sizin nereli olduğunuzu bilmiyorum, siz benim nereli olduğumu biliyor musunuz? Ben İzmir’de doğmadım, Ankara’da doğdum. Temel sorunumuz şudur memleket bir anaysa o anaya saygıda, sevgide, hürmette birleşeceğiz. Dünya görüşümüz hiç birbirine benzemeyeceğiz. Ama bu memleketin çocuğu olarak birbirimizi saygıyla, sevgiyle dinleyeceğiz.

KÜRSÜYE, NECMETTİN ERBAKAN HOCAMI ÇIKARTIRIM, SELAHATTİN DEMİRTAŞ’I ÇIKARTIRIM

(Bugün olsa tekrar Cumhuriyet mitinglerini yapar mısınız?) Yaparım ama kimi çıkartırım biliyor musunuz kürsüye, Necmettin Erbakan hocamı çıkartırım, Selahattin Demirtaş’ı çıkartırım. Onları konuştururum, toplumu bütünüyle kucaklarım. O gün benim bir siyasi niyetim, amacım yoktu. Türkiye’nin başına gelecekler konusunda uyarıda bulunmak istiyordum ve onların hepsi gerçek çıktı, doğrulandı. Eksiğimiz nedir biliyor musunuz? Kendi mahallenizden ibaret zannediyorsunuz Türkiye’yi, öyle bir şey yok. Ben bu konuda özür diledim, özür diliyorum. Bugünkü aklım olsa, birikimim olsa Sayın Erbakan hocamı kürsüden konuştururum, Sayın Demirtaş’ı çıkartır konuştururum, orası milletin kürsüsü, milletin kürsüsü millete kapatılır mı, açarım. Beni affetsinler, haklarını helal etsinler kimi kırdıysam üzdüysem ama büyük hatadır. Ben o gün eğer kürsüye Erbakan’ı, Demirtaş’ı çıkartabilseydim bugün Türkiye belki de bu karanlığı böyle yaşamayacaktı, büyük eksikliktir.

BÜYÜK BİR ADALETLE TOPLUMU KUCAKLAMAYI HEDEFLEYEN BİR POLİTİKA YÜRÜTÜYOR

(CHP’nin bugünkü politikasının temelinde bunlar mı yatıyor?) Bunları da kapsayan daha büyük bir düşüncesi var Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, helalleşme ve bundan önceki şeyler. ‘Kılıçdaroğlu doktrini’ diye bir şey var, o bizim yaşadığımız bütün bu hataları, eksiklikleri görerek bütün bunların yerine daha bütünleştirici, kavrayıcı, kucaklayıcı diye bir doktrin yerleştirdi. O helalleşerek, barışarak daha büyük bir ufuk daha büyük bir vicdan ve daha büyük bir adaletle toplumu kucaklamayı hedefleyen bir politika yürütüyor şu an.

BANA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI VERECEKLER İÇİN BİR GEREKÇE LAZIMDI

(Bir Cumhuriyet Mitingi’nde “Ordu göreve” pankartı açıldığı iddialarına ilişkin sorulan soruya) Çok saçma sapan bir şey. ‘Ordu göreve’ pankartı 2003 yılında, üniversitelerle ilgili Tandoğan Meydanı’nda yapılan bir miting sırasında açılmış bir pankart. Fetullahçıların açtırdığı bir pankart. Pankartı açanlar Türk Solu diye grup. Dergi çıkartıyorlar. Bu pankartı açanlar Fetullahçılıktan içeride şu anda. O zaman şikâyet ettiler. Beraat ettirdiler. Sonra bunu aldı getirdi Fetullahçı savcı ve yargıçlar, 2007 yılında yaptığımız Cumhuriyet Mitingi’ne monte ettiler. Biri 2003 biri 2007. Biz mitinglerimiz pankart açtırmayız. Mitinglerimize, Türk bayrağı dışında hiçbir şey sokmayız. ‘Ordu göreve’ pankartı 2003 yılına ait. Çok teşekkür ederim hatırlatıp sorduğunuz için. Bunu Fetullahçılara ispatladığım hale gerekçeli kararlarında bunu yazdılar. Oradan bana ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verecekleri için bir gerekçe lazımdı. 2003 yılındaki bir miting, ben orada hiç yokum. Haberim yok. Üniversiteler düzenlemişler. Açanlar Fetullahçılar. Onlar getirdiler, bizim Cumhuriyet mitinglerinin içine koydular.”

 

Tuncay Özkan: “Et ve Süt Kurumu varsa niçin çocuklar aç kalsın?

Yorumlar kapalı.